Sosyal Medya

Makale

Ben Kendime “Hayır” Diyorum

Birçok arkadaşımla yaptığım sohbetlerde hep bir ağızdan sözümüzü en yakınımıza bile işittirememekten dem vuruyoruz. Belki de erken tükettiğimiz sabrımızın belirtileridir bunlar.

—    OÄŸlum hiçbir sözüme kulak asmıyor.

—    EÅŸimin kulağı, benden gelen uyarılara karşı mütemadiyen kapalı.

—    Ä°ÅŸgörenlerime söylediklerim bir kulaklarından girip ötekinden çıkıyor.

—    Ortağım, infak et çaÄŸrımı duysaydı daha bereketli bir ticarethanemiz olurdu.

—    Yıllardır üstüne titrediÄŸim talebelerime nasihatlerimi iÅŸittirememek ne kadar acı.

—    Kimse kulak vermeyince bu kadar tecrübenin insana verdiÄŸi yük o kadar ağır ki.

Åžikâyetler böylece uzayıp gidiyordu…

Söz devrinde yetiÅŸip, göz devrinde sesimizi duyuramamanın ızdırabı bu olsa gerek idi…

Ben de bu ÅŸikâyet kumkumasının içine gömülmüş gidiyordum. Ama bir taraftan da gittikçe karamsarlaÅŸtıran bu ÅŸikâyetlerle oyalanıp, hakikati ıskaladığımdan kuÅŸkulanıyordum. Aslında ümmetsiz nebileri bilenler, insanın yakın çevresine sözünün tesir etmemesini normal karşılamalıdırlar.  Asıl anormal olansa aÅŸağıdaki soruların muhatap bulamaması deÄŸil midir?

—    Niçin Allah ve Resulüne davet ettiÄŸim nefsim bana karşı direniyor?

—    Benim davetimi, özüm bile kâle almıyorken baÅŸkaları niçin ciddiye alsın ki?

—    Sesimi kendi kulağıma iÅŸittirememekten daha yıpratıcı ne olabilir ki?

Birçok sahabeden bile çok ayet ve hadis bilinmesine rağmen iş kendi özümüze söz geçirmeye gelince çaresiz kalmanın ikilemi sizi de yıpratmıyor mu?

Sahi çevrenizde kendi nefsine söz geçirememekten şikâyet eden birileri var mı?

Hâlbuki sünnetin tarifi, sözün, amelin ve takririn her durumda aynı istikamette doÄŸru olması deÄŸil midir? Yani Resulullah’ın (sav) asla terk etmediÄŸi sünneti, sözünün özüne tesir etmesidir. “Ey Örtüsüne bürünen gece kalk…” diye baÅŸlayan Müzemmil suresi, gecenin en sessiz bölümünde kendi nefsine hitap edecek ÅŸekilde Kuran okumayı emrediyordu. Böylece dinin emirlerini önce kendi nefsine kabul ettirmeyi düstur edinen Resulullah’tan (sav) Kuran’ı dinleyenler etkilenip iman ediyor.  Sıratı müstakimde olmanın gereÄŸi Salih amellerini arttırıp birbirlerine Hakkı ve Sabrı tavsiye eden mümin kardeÅŸler oluyorlardı.

O hâlde “Sen, benim dediÄŸimi dinle ama yaptığıma bakma!” söylemi Resulullah’ın (sav) sünnetinden sapmadır. Dini emirleri kendi nefislerine emredemeyenlerin tebliÄŸi,  dudak tiryakiliÄŸinden öteye gitmeyen bir misyonerlik türüdür? Ãœlkemizde bir taraftan dindar(!) görünüm artarken diÄŸer yandan iyilik, paylaÅŸma, adil olma, kanaatkârlık, merhametle davranma, affedici olma, mazluma sahip çıkıp kardeÅŸ olabilme aynı oranda geliÅŸmiyor. Artık birçok kimse “Selamün Aleyküm ve Rahmettullahi ve Berekatühu” diye selamlaÅŸmasına raÄŸmen birbirlerinden malları, canları ve ırzlar yönünden selamet bulamıyor. Merhametsiz davranışlar yaygınlaşıyor. Ä°htiyaç sahipleriyle paylaşım olmayınca bereket buharlaşıp uçuyor.

“Siz Kitabı(Tevrat’ı) okuyup durduÄŸunuz hâlde, kendinizi unutup baÅŸkalarına iyiliÄŸi (erdemli davranmayı) mı emrediyorsunuz? Bunun yanlış olduÄŸunu düşünemiyor musunuz?” (Bakara/44) Ayeti, kendilerine gönderilen Tevrat’tan öğrendiklerini baÅŸkalarına tebliÄŸ ederken kendi üzerlerine alınmayanları kınar. Yani özüne emretmeden baÅŸkalarına tebliÄŸ etmenin yanlış olduÄŸunu fark edememek YahudileÅŸme temayülüdür.

Günümüzde dindarlık, “Millete verir talkını kendi yutar salkımı” sapkınlığının modern bir versiyonudur. Bundan dolayı ibadetler, nefsi eÄŸitmekten ve hayata yön vermekten uzak, ruhundan sıyrılmış, kuru tekrarlar olarak hamaseti ve kibri arttırmaktan öteye gidemiyor.

Velhasıl, Allah ve Resulüne davet ettiÄŸim nefsim bana karşı direndiÄŸi için ben,  kendime “Hayır” diyorum. EÄŸer sözlerim ve yazılarımla, ister açık ister dolaylı yoldan sizleri de Allah ve Resulüne deÄŸil de kendi yoluma davet edersem Allah Rızası için bana “Hayır” deyin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.